ÇEŞİTLİ MAKALELER
--> BEYİN EĞİTİMİ KURSU
--> BEYİN EĞİTİMİ-1
--> BEYİN EĞİTİMİ-2
--> BEYİN EĞİTİMİ-3
--> BEYİN EĞİTİMİ-4
--> BEYİN EĞİTİMİ-5
--> BEYİN EĞİTİMİ-6
--> BEYİN EĞİTİMİ-7
--> BEYNİNİZİ İYİ PROGRAMLAYIN
--> UNUTMAYI UNUTMAK
İddia şu: Dünya hafıza şampiyonunkiyle bizim beynimiz aynı..
Bire bir.. Onunki bizimkinden daha gelişmiş değil..
Fark şurada.. O kullanmasını biliyor, biz bilmiyoruz..
Dün örneklerle anlattım.. Konu önemli.. Herkesin öğrenmesi, çocuğuna öğretmesi gerek..
Beyin, kolumuzun kası gibi.. Hiçbir farkı yok.. Çalıştırmak gerekiyor.. Sadece çalıştırmak..
Peki ama nasıl?
Philip Holt’un NLP Grup’ta verdiği seminerden öğrendiğim kadarıyla anlatayım..
Philip Holt da kim mi?
Bu işin uzmanı.. Ülke ülke dolaşıp seminerler veriyor.. Bu hafta Türkiye’deydi..
Temel soru şu:
Beynimizi daha etkin nasıl kullanabiliriz? Bilgiyi ömür boyu unutmamak üzere bilinç altımıza nasıl yerleştirebiliriz?
Lazım olduğunda nasıl o yerden çıkartıp kullanabiliriz?
Öncelikle şunu söyleyeyim..
Bir şeyi öğrenmek için üç defa tekrarlamak gerekiyor.. En iyi yöntem de şu.. Bilgiyi beyne yükle.. Herhangi bir konuda çalıştıktan sonra uyu..
Burası çok önemli..
Uyu..
Sabah kalk, aynı konuyu bir kez daha çalış..
Bir hafta sonra yine..
Artık unutmana imkân yok..
Peki uyumak niye mi önemli?
Aslında beyin uykuda öğreniyor.. Beyne yerleştirdiğiniz bilgiler uyku sırasında kısa dönemli hafızadan uzun dönemli hafızaya geçiyor.. Oraya yerleşiyor..
Gözler kapanınca bilinç kapanıyor ama bilinçaltı çalışıyor.. Bilgi bilinç altına yerleşince de bir daha çıkmıyor..
Yani unutmuyorsunuz..
Kediler üzerinde bir araştırma yapılmış.. Kedileri iki gruba ayırmışlar.. Aynı şeyleri öğretmeye çalışmışlar.. Birinci gruptaki kedilere her öğrettikleri şeyden sonra uyumaları için izin vermişler.. İkinci gruptakiler daha az uyumuş, bol bol çalışmış..
Sonuç.. Uyuyanlar daha hızlı kavramış.. Daha başarılı olmuş..
Diyorlar ki stres altındayken bir şeyi öğrenemezsin.. Çünkü stres altındayken vücut kimyasal bir madde salgılıyor.. O madde öğrenmeyi, hatırlamayı engelliyor..
Hafıza şampiyonları yeni bir şey öğrenirken derin bir transa giriyormuş..
Yani bilgiyi doğrudan bilinç altına gönderiyorlar..
Nasıl mı?
Üç defa derin nefes alın, rahatlayın.. Beyninizi öğreneceğiniz şeye odaklayın..
Hepsi bu..
Bir de uzun çalışmanın da çok yararlı olmadığını söylüyorlar.. Saatlerce masa başında kalmanın..
Örnek mi?
Bir saat kesintisiz çalışacağına her 20 dakikada bir beş dakika mola ver.. Beyni rahatlat, çok daha iyi öğrenirsin..
Bir konferansa, seminere katılmışsınızdır veya uzun bir toplantıya..
Konuşmaların başını ve sonunu net biçimde hatırlarsınız.. Peki ya ortasını?
Uçar, gider!
Beyin almaz.. Hafıza algılamaz..
Küçük bir ipucu daha.. Öğrenirken o bilgiye duygular kat.. Beyninde resmet.. İstersen komik hale getir, abart..
Sonra o halini düşünerek kullan..
Bir daha hiç unutmazsın..
Başka..
Hafızada isim tutma yöntemi var, sayı tutma yöntemi var, not almadan bir konuda konuşma yöntemi var.. Kelime ezberleme yöntemi var..
Var oğlu var..
İnsan beyni biyolojik bir bilgisayardır. Zeka ve hafızası güçlü insanlarla sıradan insanlar arasında zihinsel bilgisayarlarında çok az fark vardır. Ancak başarılı insanlar beyin bilgisayarlarını kullanmayı iyi bilmektedirler.
Yaşadığımız olaylar, heyecanlarımız beynimize protein olarak şifrelenir. 2-3 gün sonra aynı olayları heyecanları ile birlikte hatırladığımızda beynimiz o bilgileri kayıtlı odacıktan yani disketten okur ve biz anlatmaya başlarız. Bütün bu bilgiler kimyasal ve elektriksel olarak kodlanmaktadır.
İşte beynini iyi kullanan insanlar beyinlerindeki kimyasallara saygılı davranan insanlardır.
Şu unutulmamalıdır. Beyinde bilgi akışı kimyasal ve elektriksel ileti ile olmaktadır. Beyindeki Hard diskin manyetik parçacıkları da kimyasal maddelerdir.
Bu kimyasalları iyi kullanım için bazı altın kurallar:
1-Kötü belleğin birinci sorumlusu dikkatsizliktir. Düşünceyi yoğunlaştırabilen insanlar bilgileri zihinlerine kazırlar. Dikkat edilmeden yazılmış bilgiler kuma yazılmış gibidir hemen silinir.
2-Kötü belleğin ikinci sorumlusu özgüven azlığıdır. İnsan beyninde biyolojik bir saat vardır. Eğer o saate bilerek ve inanarak sabah 07:00 ‘de kalkacağınızı söylerseniz öyle programlanmış olursunuz. Sabah 07:00’da kalmanız kesinleşir. Kolumuzdaki saate güvendiğiniz kadar hafızamıza güvenirsek o bizi yanıltmaz.
3-Kötü hafızanın üçüncü sorumlusu önem vermemektir.Unutulan bilgiler genellikle o kişi tarafından önemsenmeyen bilgiler olacaktır.Unuttum demek mazeret olamaz o konuya önem vermediğimiz anlamına gelir.
4-Kötü hafızanın bir sorumlusu da akılda tutma tekniğini bilmemektir. Örnek vermek gerekirse araba, kuş, mavi, lale kelimelerini akılda tutmak istiyorsunuz. Doğrudan ezberlerseniz unutulacaktır. "Mavi arabanın üzerindeki kuşun ağzında lale var” olarak tasavvur ederseniz unutmayacaksınız.
5-Kötü belleğin önemli bir sebebi de bilgilerin kullanılmamasıdır. İnsan beni “Ya kullan ya kaybet” kuralı ile çalışır. Bilgiler tekrar edilirse pekişecektir. Yazılı bilgelere ulaşmak kolaylaşacaktır.
İş yaşamında her ayrıntıya hakim süper profesyoneller, günlük yaşamlarında müthiş unutkan davranabiliyorlar. Çevrelerindeki kişilerin isimlerini, eşlerinin doğum günlerini, çocuklarının okul toplantılarını hatırlamayabiliyorlar. Bazen, ofiste olup bitenlere o kadar fazla yoğunlaşabiliyorlar ki, günlük yaşamlarındaki en basit konularda, beyinlerinde neredeyse bir boşluk oluşmuşçasına tepkiler verebiliyorlar.
Bu sorun özellikle ellisine yaklaşan yöneticilerde, korku ve endişe kaynağı oluyor. Unutkanlık hastalığı karşısında, yaşlanıyorum onun için hafızam zayıflıyor diye doktorlara koşan yöneticiler çareyi nörologlara baş vurmakta buluyorlar. İtalya”nın beyin konusundaki araştırmalarıyla öne çıkan ünlü Besta şirketinin direktörlerinden Ferdinando Cornelio, La Repubblica”da yayınlanan bir söyleşisinde, yöneticilere sakin olmalarını salık vererek, unutkanlığın aşırı yorgunluk ve stresten kaynaklandığını vurguluyor.
Profesör Cornelio”ya göre, zaman hızla akıp giderken, yöneticiler hatırlamaları gereken binlerce şey arasında kalıyor ve beyine fazla yükleniyorlar. Bunun sonucunda da, bir seçim yapmak zorunda kalarak, işlerine öncelik verirken, diğer konuları beynin gerisine atıyorlar. Hafızayı güçlendirmenin gayet basit yolları var. Çocukların yaptığı gibi şarkı veya şiir ezberlemek, hesap makinesi kullanmadan dört işlemi yapmak, kağıt oynamak, bulmaca çözmek gibi küçük değişiklikler hafızaya yararlı oluyor.
Besta”nın nöropatoloji bölümü hocalarından Fabrizio Tagliaviani yaş ilerledikçe beyindeki sinir hücreleri arasındaki temas sayısında azalmaya bağlı olarak, hafızada bir zayıflama olduğunu belirtiyor. Tagliavini, genç insanlarda beynin sürekli bir biçimde yeni uyaranlar karşısında kapasitesini genişlettiğini ve canlı kaldığını açıklıyor. Buna bağlı olarak da beynin canlılığını korumak için sürekli bir biçimde çalıştırılması gerektiğini ekliyor.
Araştırmalar insan beyninin yirmi yaş civarında en yüksek seviyesine ulaştığını, daha sonra nöronlardaki eksilmeye bağlı olarak, giderek ağırlığının azaldığını gösteriyor. 60-70 yaşlarında insan beyni, maksimum ağırlığının yüzde onluk bir bölümünü yitirmiş oluyor. Beynin yaşlanması bir doğal kader olarak algılanabilir. Ancak Picasso, Verdi ve Einstein gibi ünlülerin canlılıklarından hiçbir şey yitirmediği anımsanacak olursa, işleyen demir ışıldar ilişkisinden yola çıkarak, beyinleri çalışmaya zorlamanın en kolay olduğu görülüyor.
Hafızayı canlı tutmak için 10 öneri:
1. Hesap makinesi kullanmayın, hesaplarınızı elle yapın.
2. Şiir veya şarkı ezberleyin.
3. Telefon numaralarını ezberlemeye çalışın.
4. Kağıt oyunlarını deneyin.
5. Benzer olmayan nesneler arasında bağlantılar kurmaya çalışın.
6. Çapraz bulmaca çözün.
7. Cep telefonu konuşmalarınızı azaltın.
8. Yağlı yemeklerden uzak durun.
9. Alkollü içeceklerle vedalaşın.
10. Spor yapın.
Yazan : Fatoş Karahsan
Kaynak : www.kariyerim.milliyet.com.tr
Uzmanlara göre 40 lı yaşlarına gelen herkeste hafızayla ilgili ufak tefek sorunlar kendini göstermeye başlıyor. Bunlar da hayatınızda birçok aksaklığı beraberinde getiriyor. Ancak doktorlar çocukların, yetişkinlerin, hatta yaşlıların bile hafızalarını kuvvetlendirmesinin mümkün olduğunu söylüyor.
ABD nin en saygın bilim dergilerinden New Scientist e göre yaşınız kaç olursa olsun beyni genç tutmak ve unutkanlığın önüne geçmek mümkün. Dergi, hafızayı korumaya yardımcı olacak tavsiyeleri derledi
Elbette bunun için doğru beslenmek ve birkaç ipucuna önem vermek gerekiyor. Bilim dergisi New Scientist in İngiltere ve ABD deki ünlü doktorlara danışarak hazırladığı tavsiyelerden bazıları şöyle:
Sınav öncesi uyuyun
1. Gece yalnızca 3 saat uyumuş bir kişinin düşünce kabiliyeti, yasal olarak sarhoş olan bir kişiyle aynıdır. Gün içinde öğrendiğiniz her şey uyurken beyninizde işleniyor. Araştırmalar yeni bir bilgisayar oyununu 2 saat oynayıp uyuyan bir kişinin kalktığında, birçok hileyi öğrendiğini gösteriyor. Aynı sonuç sınava hazırlanan kişilerde de görülüyor.
Müzik eğitimi alın
2. Araştırmalar müzik eğitimi alan 6-8 yaş arasındaki çocukların IQ sunun yaşıtlarına göre 2-3 puan arttığını gösteriyor. Ayrıca düzenli olarak Mozart dinleyen kişilerin, diğer çeşit müzik dinleyenlere göre hafıza testlerinde daha başarılı oldukları görüldü. Bu sonuçlar Mozart bestelerinin kompleks yapısına bağlanıyor.
Yarım saat yürüyün
3. Haftada 3 kez yarım saat yürümek hafızayı güçlendiriyor. Düzenli egzersiz yapan çocukların sınavlardaki ve hafıza testlerindeki başarısının yüzde 15 arttığı görülüyor. Bunun nedeni beyne bol oksijen gitmesine bağlanıyor. Ayrıca egzersiz sırasında salgılanan hormonlar yeni beyin hücreleri yapılmasını tetikliyor.
Sigara ve alkol yok
4. ABD deki Nötre Dame Rahibe Okulu nda kalan rahibelerin yaşı 75-107 arasında değişiyor. Bunların birkaçı dışında ise hiçbirinde Alzheimer ya da diğer yaşlılık hastalıkları görülmüyor. Bu kadınların ortak özelliği ise portakal suyu, fasulye gibi gıdalarda bulunan folat vitamininden bol bol almaları. Sakin bir hayat sürmeleri ve sigara ile içkiden uzak durmaları da hafızalarını korumalarına yardımcı oluyor.
Konsantre olun
5. Uzmanlara göre konsantre olacağım diye düşünmek bile o sırada yapılan işe yoğunlaşmayı kolaylaştırıyor. Ayrıca gün içinde 1-2 fincan kahve içmek de beyni şarj ediyor. Ancak daha fazlası kişiyi yorup tam tersi etki yaratabiliyor.
Mediko
Hafıza, öğrenmenin çeşitlerine bağlı olarak pek çok çeşidi vardır. Bu hafıza tipleri süreye, bilginin doğasına ve yenilenmesine bağlı olarak karakterize edilir. Ek olarak hafıza moleküler ve hücresel değişimlerin dahil olduğu bir takım yollar ile karakterizedir.
Varsayım olarak hafıza oluşumunun a) şifreleme b) depolama c) yenileme olmak üzere basamakları vardır.
Şifreleme gelen bilginin işlemlenmesidir ve iki basamak gerektirir. 1) kazanma 2) sağlamlaştırma. Depolama, kazanma ve sağlamlaştırmanın bir sonucudur ve sürekli bir kayıdın oluşumudur. Yenileme ise bilinçli bir sunum veya öğrenilmiş bir davranışı gerçekleştirmek için depolanan bilginin kullanılmasıdır. Bu işlem sırasında bilgi farklı yollarla depolanır.
Öğrenme tipine bağlı olarak hafıza 1) açık hafıza (deklaratif) 2) kapalı hafıza (deklaratif olmayan) olmak üzere sınıflandırılabilir. Açık hafıza insanlar, yerler ve şeyler hakkında bilginin bilinçli olarak kazanılmasıyla oluşan hafızadır. Açık hafızadaki bilgi episodik (kişisel tecrübe) bilgi ve semantik (dünyamız hakkındaki bilgi) bilgi olarak ifade edilir.
Bu tür öğrenme son derece gelişmiş omurgalı beyninde ve başlıca diensefalik yapıda gerçekleşir. Kapalı hafıza, motor yeteneklerin ve diğer bilgilerin bilinçsiz öğrenilmesi ile oluşan hafızadır. Koşullanma veya duyarlılaştırmadan elde edilen bilgidir. Bu tip hafıza yüksek omurgasızlarda mevcuttur.
Hafıza, hafıza tutulmasının süresi ile de karakterize edilebilir. 1) duyusal hafıza ?milisaniye/saniye 2) kısa dönem hafıza ? saniye/dakika 3) uzun dönem hafıza ? günler/yıllar.
Öğrenmenin ve Hafıza Oluşumunun Sinirsel Fizyolojisi
Öğrenme ve hafıza birbirinden ayrı birimler değildir. Öğrenme, yeni bilginin kazanıldığı bir işlemdir, hafıza ise bu bilginin depolandığı işlemdir. Öğrenme ve hafıza hakkında kısaca bilgi verdikten sonra ilgi duyulan iki alana yoğunlaşalım: öğrenmenin gerçek mekanizması ve öğrenilen bilginin nasıl hafıza olarak depolandığı işlemi. İlk alan, memelilerde ve omurgalılarda uzun dönem potansiyeli ile aydınlatılırken, ikinci alan ise bir omurgasız olan Aplysia modeli ile açıklığa kavuşturulmuştur.
Uzun dönemli potansiyel, sinaptik sonda uzun süreli kalarak afferent fibrillerde yüksek sıklıkta uyarı gerçekleştirmesi olarak tanımlanır. LTP (long term potentiation-uzun dönemli potansiyel), sinir sistemi boyunca gerçekleşmesine rağmen belleğin oluşumunda yer alan hipokampus?da odaklanır. LTP, sadece memeli beyninde değil altın balığı, boğa kurbağası, kuş ve kertenkele gibi diğer omurgalılarda da gerçekleşir. Hafıza oluşumunda LTP?nin özellikleri hafızanın depolanması ile ilişkilidir.
Görülüyor ki LTP?nin öğrenmedeki rolü bir model olarak kabul edilmiştir çünkü daha iyisi önerilmemiştir. Çeşitli tartışmalar yapılmıştır ancak uzun süredir ayakta kalan bir teoridir.
Aplysia modellerinde, hafızanın depolanması nöron seviyesinde sinaptik bağlantıların yapısında ve kuvvetindeki değişimler yoluyla gösterilmiştir. Uzun dönemli hafıza günler, haftalar boyunca sürer ve gen ifadesinin değişmesi ve yeni protein sentezi yoluyla aktive edilen yeni sinaptik bağlantıların meydana gelmesi ile ilişkilidir.
Duyarlılık, hayvanın zararlı bir uyarının özelliği hakkında öğrendiği ilişkisiz (nonassociative) öğrenmedir. Aplysia?da sifon ve solungaç geri-çekme refleksine duyarlılık kuyruk veya boyun gibi başka bir kısımdan yapılan güçlü bir uyarı ile indirgenebilir. Duyu nöronları üzerinde sinaps yapan kolaylaştırıcı internöronlar aktive olurlar ve duyu nöronlar ile hedef hücreler arasındaki sinaptik bağlantıyı güçlendirirler.
Kısa dönem hücresel değişimler, uzun dönem hücresel değişimlerden farklılık gösterir:
1) Kısa dönemli değişimler sadece önceden var olan proteinlerin modifikasyonunu ve önceden var olan bağlantıların değişimini gerektirir. Kısa dönemli değişimler, devam eden makromolekül sentezini gerektirmez. Bu, kısa dönem değişimlerin transkripsiyon/translasyon inhibitörleriyle inhibe edilmediğinden bilinmektedir. Bu inhibisyonlar uzun dönem değişiklikleri indirgemektedir.
2) Uzun dönemli değişimler, kısa dönemde görülmeyen yapısal bir değişim gerektirir. Uzun dönemde, duyu nöronlarının, takip eden hücreler üzerinde yeni sinaptik bağlantılarda bir artış vardır.
Aplysia?daki uzun dönem potansiyeli, memeli hipokampusundaki uzun dönem potansiyele benzerdir. Çalışmalar, LTP?nin başlangıcının mRNA ifadesinin, transkripsiyon faktörlerinin ve sinaptik büyüme için gerekli diğer faktörlerin artışıyla ilişkili olduğunu bulmuştur. Bu, hem memelilerde hem de Aplysia?da uzun dönemli değişimlerin sinaptik büyümeye yol açan gen indüksiyonu ile bağlantılı olduğunu gösterir.
Sonuç olarak, uzun dönemli hafıza ile ilişkili olan yapısal değişimler, yeni protein ve mRNA sentezine bağlıdır. Transkripsiyon ve translasyondaki bu değişimleri, hormonların ve büyüme faktörlerinin etkilerini taklit eden transmitterler başlatabilir. Dahası gen ifadesini düzenleyen ikinci mesajcı sistemler yoluyla öğrenme için kullanılan transmitterler sinaptik büyümeyi başlatır.
Derleyen: Arş. Gör. Uğur Çömlekçioğlu